Anksiyete ateşkes planı

"Tam evde oturup film izleme havası, battaniyeyi alacaksın üstüne oh" deriz ya bazı havalar için; anksiyetenin de geliyorum dediği bazı havalar var diye düşünüyorum. Onu böyle gelmeden tanırsın, sevimsiz bir huzursuzluk, tatsız bir sıkıntı, ileri geri bir sinirlilik hali. Karlı havaya montsuz yakalanmış gibi anksiyeteye de hazırlıklık yakalanırsan ya üşürsün ya sersemlersin. Bu yüzden olası bir hava değişikliğine karşı cebinde ekipmanları hazır etmen gerekir.

Daha önce de bazı yöntemler yazmıştım; az kalınca geliştiriyorum kendimi :). Kendime de hatırlatmak ve sizinle paylaşmak istediğim alet çantana yeni bir şeyler ekliyorum. Demek ki her tornavida her çiviyi sökmüyormuş.

Uzaklaşmak

Sosyal medya detoksu hepimizin kolayca yapabileceği bir şey değil bunu biliyoruz. Tüm şekeri kahveyi çayı bir anda kes demek gibi bir şeyin, ters psikoloji ile bizi daha çok yemeye teşvik etmesi gibi, bu detoks da sosyal medyaya iyice yapışıp kalmamıza neden oluyor. Aslında çok da zor değil ama daha küçük adımlarla başlamak hedefe ulaşmak için yeterli olabilir. Önce tetikleyicileri belirlemek gerekir ki bu herkes için farklı olabilir. Ben merhametsizlik haberlerini, dünyada olan eziyetleri veya acıyı gördükçe tetikleniyorum örneğin. Çoğunlukla hayvan, çocuk, kadın üzerinden gelişen bu tetiklenmeyi, müsebbibi hesapları sessize almayı tercih ederek bir süre yatıştırmaya çalışıyorum. Kısacası bir kişi, durum, paylaşım gördüğünüzde kalbinizde derin bir acı, çarpıntı veya huzursuzluk hissettiğinde bil ki o bir tetikleyici. Sessize al, takipten çık, mümkün olduğu kadar az temas et. Anksiyete atağının ne olduğunu bilmeyen herkes bunu duyarsızlık olarak addedebilir, olabilir, sadece kendini koruduğunu bir kez daha hatırla. Sadece sosyal medya değil, tetikleyici bir insansa da kendini korumak hakkındır. Sınırları belirle, boşluklarını kapat ki seni sarsacak bir şey sızmasın içeri.

Kokular

Koku, insan hafızasını çok hızlı bir şekilde geçmişe de götürebilen güçlü bir uyaran. Beyin herhangi bir yerde aldığı bir kokuyu, daha önce bir anıyla eşleştirdiyse, bir daha o kokuyu aldığında doğrudan o anıyı tekrar yaşarsın. Duygusuyla, yeriyle, zamanıyla. Şaka gibi geliyor insana ama bu kötü bir anıya götürüyorsa seni birden anksiyete havuzuna düşüveriyorsun, en azından bende böyle. Parfüm mesela; bir kişiyi hatırlatır, sonra o kişiyle yaşadıkların aklına gelir, keşke öyle değil de böyle olsaydı çarkına girersin hop çekti seni içeriye. Bu durumda havuzun başına geliyoruz baktık ki düşebiliriz, iki adım geri atıyoruz. 

Zihin oyunları

Geçmiş bitmiş olayların üzerinde defalarca düşünmeyi, yine defalarca aynı kavgaları "bir de böyle desem ne olurdu?" şeklinde binbir kombinasyonla tekrar yaşamayı çok seviniriz. Kazamamadığımız kavgaları kazanır, gecenin 3üne kadar uykusuz kaldığımız hiç önemli değilmiş gibi içimizi rahatlatırız. Özellikle yatma saatlerini çok sever bu müsabakalar. Gün içinde gelmez de akla, yastığa başını koyduğun an oynat tuşuna basar. Bir süre sonra verdiğimiz cevapları beğenmeyiz veya yükseliriz ve hoş geldin anksiyete. Uyku sadece uyumak içindir, hayali mücadeleleri yönetmek için uygun bir ortam değildir. Gece anksiyetenin en iyi filizlendiği yerken, bir de bu oyunla beslemek hiç doğru olmuyor. Belki bir müzikle, bir radyo ile uyumak yardımcı olabilir (henüz geliştiriyorum kendimi ben de)

Dedikodu

Spiritüel olmakla bir ilgisi yok, enerjiyi emen çok büyük bir kara delik bu. Başkası hakkında konuşulan her şey negatif enerji olarak insan bedenine geri dönüyor sanki. Sana ait olmayan bir büyük bir ağırlık gibi, kelimeler, düşünceler, duygular çok güçlü bir bileşimle aurada delik açıyor ve sanki ordan geeel geeel diyor. Mümkün oldukça bu ortamlardan kaçınmak, dedikoduya dahil olmamak, hatta ortamı da bu konuda uyarmak gerekiyor.

Şeker

Yazımızın sonunda az önemsenen ama çok etkisi olan şekere değinmek istiyorum. Beslenme düzeninde şeker tüketiminin çok olduğu günlerde kendimi sinirli ve anlamsız bir huzursuzlukta buluyorum. Genellikle de akşam vakitleri, "nerden çıktı bu çarpıntı, huzursuzluk?" dediğimde yüklü bir şeker alımı yaptığımı hatırlıyorum. Alkol de olabilir bu, benim en büyük gözlemim şeker. Canım çok tatlı yemek istediğinde filmi biraz ileri sarıp akşam yattığım yerde kurduğum anlamsız savaşları gözümün önüne getirmek kendimi frenlemeye yardımcı oluyor. Denemekte fayda var derim, tıbbi bir bilgidir ayrıca. 

Tüm anksiyete mağduru üzümlü kekler için söylemek isterim ki, yalnız hissettiğimiz en büyük kalabalığız. Birbirinden öğrenmek, en azından denemek yolunda atılan her adım bizi muvaffak kılsın:)

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatlar ve anlar

Yüzleşme