Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biraz umut

"İçimde  çok büyük bir ağlamak var. Bir ağacın altında oturarak hem kendime, hem bütün insanlara, hem börtü böceğe, kurda kuşa. Bin yıllık gözyaşıyla ağlamak istiyorum." -Nazan Bekiroğlu. Çok tanıdık bir his değil mi? Çaresizlik duygusu ile kol kola giden sessiz ve içten bir isyan bu. Hele bir de buna umutsuzluk eklenince, nereye baksan bir açmaz. Umberto Eco'ya katılmamak elde değil; ne yani böylesi bir dünyanın bir de cehennemi mi var? Savaş, yoksulluk, hastalık ve daha nice ideolojik, siyasi veya ekonomik denge hesaplarının sonucu ortaya çıkan geri dönüşümsüz gerçekler. Bir simülasyonun içinde özgür irademiz ile verdiğimizi sandığımız kararlarla yaşarken -sözde- değiştiremedigimiz, hatta etki edemediğimiz gerçekler. Doğuyoruz, büyürken öğreniyoruz, amaçlar ediniyoruz, bunlar uğruna yollar kat ediyoruz. İşlerimiz, eşlerimiz, dostlarımız, feda ettiklerimiz, kazandıklarımız. Hepsi var olma sebeplerimiz. Sonra bir gün "daha" gerçeklerle yüzleşiyoruz ve bir anlığı

Kaygı yarındır!

  “Ah, birazcık kaygısız olmak, beni şu güneşin ışıdığı dünyada insanların en mutlusu yapardı.” demiş Goethe.  Bunu derken “anksiyete” denilen çağın popüler duygudurum bozukluğundan bahsetmiyordu herhalde; her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek, hesap etmekten yakınmış olabilir. Yine de kaygı veya anksiyeteye bir atıf içerdiği kesin. Anksiyetenin “kaygı bozukluğu” şeklinde tanımlanması biraz yoğunluğunu hafifletiyor bana göre; hoş tüm kelimelerin anadilimdeki karşılığını kullanmayı tercih ederim ama anksiyete dolu dolu geliyor kulağa “vay be ne biçim bir şey” tadında. İşte bu doluluk da bir çığ gibi büyüyor ve bir bakmışsın sırtında yüklendiğin kocaman bir anksiyete bavuluyla koşmaya çalışıyorsun. Bu yazı herkese hitap etmiyor biliyorum, sadece yaşayanlar biraz kendinden bir şeyler bulabilir burada. Bir anlığına da olsa zihnini endişe çöplüğünden uzak tutabilmenin mutluluğu pek az şeyle kıyaslanabilir, bunu hissetmeden tariflemek çok zor. Yaşadığımız çağda çok fazla acı var. Ünive

15 yaşındaki kendime öğüt

Bu andaki aklınızla, 15 yaşındaki halinize ne öğüt verirdiniz?  Ben düşünmüştüm bunu zamanında. Bu öğütler hikayeyi değiştirir miydi, her sey bambaşka mı olurdu? Belki her şey olması gerektiği gibi oldu aslında, belki yan yollardan gitsen de vardığın ana yol aynıydı. Bunu bilmiyorum ancak şunları biliyorum 15 yaşındaki Melisciğim: Başkalarını mutlu etmek adına kendini hiç paralama; gün gelecek ki eşsiz sandıklarının aslında değersiz olduklarını anlayacaksın. Kendini paralama hızınla insanların seni harcama hızı doğru orantılıdır.   Sende olanların yarısına sahip insanların senden misli misli cesur ve özgüvenli olduğunu göreceksin; bu aldatmacaya kanarsan hayatın boyunca üzerine yapışmış olan güvensizlik yüzünden ızdırap çekip bunalımlara sürükleneceksin. Olduğundan fazlasını değil, olduğunu olduğun gibi göster yeter. Hayallerinin peşinden koşmanı takdir ediyorum ama nereye doğru koştuğuna önceden bakmayı ihmal edersen ayağın takılıp düşeceksin. Düşmekten korkma, her seferinde daha kont

Kimin zamanı?

Hayatımızı yönlendiren her şey algıdan ibaret. Çok klasik bir örnek vardır ya; aynı olayı veya aynı maruziyeti iki farklı insan deneyimlediğinde bambaşka tepkiler, bambaşka duygular ortaya çıkıyor. Herkesin yorumu, algılayışı, aksiyonu tamamlanmamış meselesine göre şekilleniyor. Zaman da herkese farklı temas eden bir boyut. Ben daha çok zamanın durağanlığından muzdaribim. Daha farklı ifade etmek gerekirse, zaman akarken tek bir noktada sabit kalma hissini yaşıyorum. Bir otoyolda duruyorum örneğin (bu metaforlarla çok karşılaşacaksınız, kendimi en iyi böyle ifade ediyorum çünkü) yanımdan otobüsler, kamyonlar, bisikletler, şahsi araçlar yani binlerce araç, binlerce insan geçiyor. Sadece durup izliyorum bu akışı, hatta bazen takip bile edemiyorum. Böyle bir his. Bunu derinden nasıl fark ettim biliyor musunuz? Arkadaşlarımın çocuklarının, arkadaşlarımı tanıdığım yaşa geldiklerinde, Bir süre görüşmediğim arkadaşlarımı sosyal medyadan  "dur bakayım ne yapıyormuş?" diye izlerken gör