Anksiyete günlükleri-1

Nietzsche’nin meşhur “öldürmeyen şey güçlendirir” iddiasına “öldürmeyen şey anksiyetedir” şeklinde bir güncelleme getirmek istiyorum.

Evet, bunu hisseden kimse yalnız değil. En çok ben yalnızım, en çok ben çaresizim hissi var ya, o çok yanıltıcı. Yaşayan bilir, dipsiz kuyuya düşüp sesini duyuramamak gibi bir şey bu. Duyanlar da uzaktan bir ses olarak algılıyorlar, bir isyan çığlığı olarak değil.

Bir süredir müzdariplik ötesinde, tamamen teslimiyet içinde kendimi bıraktım bu duyguya. İnsanlarla konuştum, sürekli yayınlar dinledim, okudum, anlamaya çalıştım ve sonunda teslim oldum. Benim canım belli konularda çok acıyor, bu konular önüme geldikçe de anksiyetem bir lokma daha alıyor benden. İçimde büyüyor, beni ele geçiriyor. Dayanılmaz baş ağrıları, ümitsizlik, hevessizlik, uzaklaşma isteği, yüzeysel nefes alıp vermeler, senaryolar, kabuslar. Benim canım acıyor, herkes burda ama kimse yok. İnsanın duygularını bile sörf tahtasına oturtuyor bu meret, bir durulsak da dinlensek diyorsun. Yok ama en mutlu anında bile bir böcek gibi sinsice yandan, ufaktan sana yürüyor ve aklına giriyor, o ana ait güzel ne varsa silip süpürüp sana posasını bırakıyor. Ne olduğunu anlamadan gelen huzursuzluk, endişe hissi. 

Ben yorgunum bu sörften. Kendim için değil, etrafımda olan biten, canlı cansız her şey için endişe duymaktan yorgunum ancak terzinin başkasının söküğüne derman olması noktasında birkaç naçizane tavsiyem var, eğer buraya kadar okuyan ve bir çıkış yolu arayan arkadaşlar varsa.

Ana odaklanmak anksiyetenin en büyük düşmanı. Ama nasıl? Dinlediğim şeylerde de bahsedilen ve bunun bana en mantıklı ve somut olarak yapılabilir geleni 5 duyu ile algıladığımız nesnelere odaklanmak. O an bulunduğunuz yerdeki nesneleri gözden geçirin ve onların isimlerini söyleyin. Kalem, masa, çiçek, pencere… Ortamda aldığınız kokuya veya sese odaklanın. Dokunabileceğiniz bir nesneyi elinize alın, onu inceleyin. Ana gelmenin en temel noktası bu.

Bir diğer yardımcı yöntem izlemek. Gelen duyguyu, düşünceyi veya endişeyi sanki size ait değilmiş gibi sözlü tekrarlayın. Bir arkadaşınız size bunları anlatsaydı ne derdiniz? Yabancılaşmak, bütünleşmemek yani ayrışmak bazen daha objektif olmayı sağlayabiliyor. Biliyorum ki genellikle beyin böyle durumlarda en kötü senaryoları tercih eder; bir bakın bu senaryolar odanın dışından nasıl duyuluyor? 

Günlük tutun. Tetikleyicileri ayırt ve kategorize etmenin en etkili yolu. Birden bir endişeye düştünüz, kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya başladı veya kötü bir şey olacak hissi sizi her şeyden alıkoydu. Alın kağıt kalemi elinize, yazın, bu hislerden hemen önce ne oldu, ne yaşandı veya ne aklınızdan geçti? Beyin müthiş bir oyuncu, sizinle ordan oraya oynayabilir ancak dizginlenmeyecek kadar da başıboş değil. Yazın, tanımlayın ki bir dahakine tanıdık gelsin. 

Bunların dışında psikolojik destek ve ilaç tedavisi konusuna girmeyeceğim, mutlaka ilerleyen süreçlerde uzman birinden destek alın.

Yalnız olmadığınızı bilin. Bu dünya birileri için zorken, yalnız olmak mümkün değil. Konuşun, konuşun ki bilelim kaç kişiyiz…

Yorumlar

  1. Birinin içimde yaşadığım ama ifade edemediğim hislerimi yazıya dökmesi... Ne kadar uzak da olsa ruhuma dokunuşu, fiziksel olarak olmasa da farklı bir boyutta bir nebze de olsa yalnız olmadığımı hissettirmesi inanılmaz...
    Aynı durumdan muzdarip birçok kişi var ve yalnızlar, bu da anksiyeteyi besliyor böylelikle daha da yalnızlaşıyorlar. Bu kısır döngüden kurtulmak gerek. Zinciri kırmak gerek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalnız değilsiniz. Biliyorum bu his iyi hissetmek için başlıbaşına yeterli değil ancak en azından anlaşılma duygusu güzel:) teşekkür ederim yorumunuz için

      Sil
  2. Evet, iyi hissetmek için yeterli değil, dediğiniz gibi beş duyu ile aktif olmak gerek, ki bunun en iyi yolu sosyalleşmek, ortamı değiştirmek, bizden bağımsız bir doğanın, yaşamın olduğunu fark etmek, kısacası odağı kendi üzerimizden alıp atmak.
    Asıl ben teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  3. Bu kadar net anlaşılmak paha biçilemez, ancak yaşayan bilirmiş:)

    YanıtlaSil
  4. Uyuyup uyanmak bende çok kötü etki yapıyor. Geç yatıp, yatarken umutlu yatıp sabah uyandığımda herşeyin tam tersine dönmesi güne çok kötü başlamama neden oluyor. Bazen ertesi güne kadar geçmiyor. Eşim çocuklarım almanyada ben türkiyedeyim. Annemle babamla aynı evde duruyorum, yanlarından hiç ayrılmamak istiyorum. Umutsuzum bu anlarda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uykunun sağlıklı olmasi beden icin de cok gerekli. Ben de ne zaman uykusuz olsam böyle hissediyorum. Belki biraz zorlayarak erken yatmayi deneyebilirsiniz. Ben bir podcast acip uyuyakaliyorum. Sabaha umutsuz başlamak çok zorlayıcım..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anksiyete ateşkes planı

Hayatlar ve anlar

Yüzleşme